Fırtınadan sağ çıkanlar: toplumsal sorunları teknoloji fırsatlarına dönüştürerek ekonomik belirsizlikler arasında bir rota çizmek
6 Aralık 2022, Salı, Endüstri 4.0 tarihinde yayınlandı
Tahmin edebileceğiniz gibi cevabım tek bir cümleden oluşmuyor ancak temelini tek bir kavramdan alıyor: SINIC.
Çekirdek Yenilikten İhtiyaç Güdümlü Döngüsel Gelişime (Seed-Innovation to Need-Impetus Cyclic Evolution) anlamına gelen SINIC, OMRON'un kurucusu Dr. Kazuma Tateisi tarafından 1970 yılında geliştirilen bir teoridir.
Bu felsefeye göre bilim, teknoloji ve toplum; birbirini karşılıklı olarak etkiledikleri döngüsel bir ilişki içindedir. Bilimsel gelişmeler toplumun gelişmesine yardımcı olurken toplumsal ihtiyaçlar ise teknolojik gelişimi teşvik eder.
Başından beri bu felsefeyi uygulayan OMRON Europe, son on yıl boyunca günümüzün toplumsal ve ekonomik sorunlarına karşı katma değerli çözümler yaratmanın temellerini atmak için çalışmıştır.
En titiz plan: üç aşamalı strateji
Bu stratejinin ilk aşamasındaki odak noktası, şirketin giderek küreselleşen müşteri tabanımızı ve genel olarak toplumun küreselleşmesini yansıtacak bir temelin üzerine kurulmasıydı. Farklı bölgelerdeki müşterilere farklı çözümler sunmak yerine çözümlerimizi küresel bir teklif kapsamında entegre etmemiz gerekiyordu. Aynı zamanda, süregelen tedarik zinciri istikrarsızlığına karşı koruma sağlamak ve dünya genelinde malları daha az taşıyarak karbon ayak izimizi azaltmak istedik.
Üretim süreçlerimize daha fazla esneklik kazandırıp kapasitemizi komponent yokluk döngülerine göre uyarladık. Bir bölgede yokluk olduğunda başka bir bölgede üretim yapabilmek için tüm dünyada üretim hatlarını ikiye katladık.
İkinci aşama, inovasyon odaklı yeni dönem için uyumlu ve hazır olup olmadığını tespit etmek üzere portföyümüzü incelemekti. Bazı yeni ürünler ekleyip hizmetler geliştirmemiz gerektiği sonucuna vardık. Bunu Yapay Zeka, 5G ve robotlar gibi teknolojik açıdan ezber bozan alanlarda birleşme, satın alma ve sektör ortaklıkları kurma yoluyla gerçekleştirdik. Ayrıca, ekolojik mobilite gibi büyüyen etki alanlarında kullanılabilen kaynakları artırmak için yeniden yapılandırma sürecinden geçtik.
Portföyümüzü tamamladıktan sonra üçüncü aşama, katma değerli çözümler oluşturmaktı. Tek bir ürün yerine her zaman çözüm sunarız. Örneğin, amacımız kontrolör veya emniyet sistemleri değil, bağlantılı çözümler satmaktır. i-Automation! inovasyon yaklaşımımız bu fikir etrafında oluşturulmuştur ve bu sayede çözümlerimiz aracılığıyla değerler üretiriz. Tüm yeniliklerimiz üç kavramı temel alır: entegrasyon (kontrol evrimi), zeka (ICT ile zeka geliştirme) ve etkileşim (insan-makine iş birliği).
Geleceğe yönelik bir strateji
Bu çözümleri önümüzdeki yıllarda hem müşterilerimizin hem de genel olarak toplumun karşılaştığı sorunlar bağlamında uygulamaya hazırız. "Geleceği Şekillendirme 2030" (SF2030) stratejimiz ve i-Automation yenilik konseptimiz buna dayanır.
Önümüzdeki on yıl içinde ana itici gücün tüketim olduğu ve miktara kaliteden daha fazla değer verildiği bir "optimizasyon" toplumundan kalite ve sürdürülebilirliğin yanı sıra bireyin gelişimine ve refahına öncelik veren "otonom" bir topluma geçiş olacağını öngörüyoruz.
Bu toplumsal değişim, sunduğumuz çözümleri etkileyecek ve teşvik edecektir. Otonom bir topluma geçiş; iklim değişikliği, yaşlanan nüfus ve artan ekonomik eşitsizlik gibi toplumsal sorunlar eşliğinde gerçekleşecektir. Bu sorunlar için yeni, teknoloji odaklı çözümler gerekecektir ve bizim katkı sağlamayı hedeflediğimiz alan da budur. SF2030 aracılığıyla müşterilerin karbon nötrlüğü, dijitalleşme ve çalışanlar için daha yüksek yaşam kalitesi amaçlarına ulaşmasına yardımcı olarak bu sorunları çözmeye çalışacağız. Müşterilerimizin üretkenliğini ve enerji verimliliğini en üst düzeye çıkararak çalışanların potansiyelini gerçeğe dönüştürebildiği ve işletmelerin operasyonel verimliliği artırabileceği uyumlu iş yerleri oluşturmasına yardımcı olacağız.